Deyimler ve Atasözleri

Sevgili okuyucular bloguma hoşgeldiniz

B

B

Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur: Gücüm

iii '(ıl bu kadarını yapmaya yeter.

Bacası tütmek (aile için): Yaşaması sürüp gitmek.

Bağrına basmak: Kucaklamak.

Bağrını delmek: Çok dokunmak, içine işlernek.

B::ıklaoda nohut sofa: Küçük ev.

BHldayl ağzından çıkarmak: Sabrı tükenip o zamaii

i k ıdar söylemediği şeyleri söylemeye blamak.

Bal alacak çiçeği bilmek: Çıkar sağlanabilecek yeri

il II~cyi bilmek veya bulmak.

Bal dök de yala: Bir yerin çok temiz olması.

Balta olmak (birine): argo. Direnerek bir şey iste-

IILI ık, vakitli vakitsiz tedirgin etmek, asılmak.

Baltayı taşa vurmak: mec. Farkında olmayarak bi-

ILLI lokunacak sözler söylemek, pot kırmak.

Barajı aşmak: mec. Herhangi bir sebeple konuşuliiiii~

lan şartı yerine getirip başarı sağlamak.

Bardağı taşırmak: Sabrını tüketrnek.

Bardaktan boşaltırcasına yağmak (yağmur): Çok

,Id lctli yağmak.

Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur: Gücüm

iii '(ıl bu kadarını yapmaya yeter.

Bacası tütmek (aile için): Yaşaması sürüp gitmek.

Bağrına basmak: Kucaklamak.

Bağrını delmek: Çok dokunmak, içine işlernek.

B::ıklaoda nohut sofa: Küçük ev.

BHldayl ağzından çıkarmak: Sabrı tükenip o zamaii

i k ıdar söylemediği şeyleri söylemeye blamak.

Bal alacak çiçeği bilmek: Çıkar sağlanabilecek yeri

il II~cyi bilmek veya bulmak.

Bal dök de yala: Bir yerin çok temiz olması.

Balta olmak (birine): argo. Direnerek bir şey iste-

IILI ık, vakitli vakitsiz tedirgin etmek, asılmak.

Baltayı taşa vurmak: mec. Farkında olmayarak bi-

ILLI lokunacak sözler söylemek, pot kırmak.

Barajı aşmak: mec. Herhangi bir sebeple konuşuliiiii~

lan şartı yerine getirip başarı sağlamak.

Bardağı taşırmak: Sabrını tüketrnek.

Bardaktan boşaltırcasına yağmak (yağmur): Çok

,Id lctli yağmak.

Barutla oynamak: Tehlikeli lerle uğraşmak.

Basamak yapmak: mec. Bir durumu daha yükseğine

erişmek için araç olarak kullanmak.

Basireti bağlanmak: İyi düşünernernek.

Baskın çıkmak: Üstünlüğünü göstermek.

Basıp gitmek: Birden bire gitmek.

Bastığı yeri bilmemek: I) Çok sevinrnek. 2) Şaşkınktan

durumunu kontrol edememek.

Baston gibi: Dimdik duran veya yürüyen kişi.

Baş ağrısı olmak: Sıkıntı vermek, uğraştırmak.

Baş ağrıtmak: Tedirgin etmek, bıkkınlık vermek.

Baş alamamak: Çok uğraşılan bir konu yüzünden

vakit ve fırsat bulamamak.

Baş aşağı düşmek: Kişilinden kaybederek toplum

içindeki durumu sarlmak.

Baş başa: Biriyle bir kenara çekilip konuşmak.

Baş döndürmek: Başarıdan, gururdan, sevinçten

çok mutlu duruma getirmek.

Baş edebilmek: Bir kimseyi yola getirmeye veya bir

şeyi yapmaya gücü yetmek.

Baş eğmek: Direnmeyip buyruk altına girmek.

Baş etmek: Gücü yetmek.

Baş göstermek: Belirmek, ortaya çıkmak.

Baş göz etmek: hlk. Evlendirmek.

Baş komak: Birşey uğruna ölümü göze almak.

Baş tutmak: Elebaşı olmak.

Baş üstünde tutmak: Çok iyi ağırlamak.

Baş vermek (Çıban): Olgunlaşmak.

Başa güreşrnek: mec. En üstün sonucu elde etmek

, ıı IIIücadele vermek.

nnşı bağlanmak: 1) Biri evlendirilmek. 2) Birini

i ıııı\ıış olarak kazanmak, kendi yanda tutmak.

Başı n: Eşi hayatta olan karı veya koca.

Başı çatlamak: Bı çok ağrımak.

Başı için (birinin): "Çocuğunuzun bı için"; "anne-

IlIl,ill başı için", gibi sözlerle değerli bir kişi ortaya ko-

1\ ii LI i ullalan ant veya yalvarma sö.

Başı kalabalık: Yanında bir işi konuşamayacak ka-

IIII \~Oi kimse var.

Başı kazan gibi olmak: Başında çok ağrı ve uğultui\

i I,ii" sersemlik olmak.

Başı yastığa düşmek: Yorgunluktan veya güçsüz-

Iı 'II uykuya dalmak.

Başı yerde: Utançla, kırgınkla, üzüntüyle.

Başı yukarda: Onurlu, kibirli, kendini beğenmiş.

Başım gözüm üstüne: Belirtilen istekleri içtenlikle

ıpıııayı kabul etmeyi anlatır.

Başına balta kesilmek: Sürekli istemek, ısrar etii

il I,, inat etmek.

Başına bir biil gelmek: I) Kötü duruma uğramak. 2)

, lliim ihtimalini bildirmek için kullanılır.

Başma buyruk: Kimseden izin almaksızın dilediği

li i davranan.

Başına çıkarmak: Şımartmak, çok yüz vermek.

Başına çorap örmek: Birine, haberi olmadan kö

ılııruma düşürücü davranışta bulunmak.

Başına dert etmek: Bir şeyi üzüntü konusu yapmak.

Başına devlet kuşu konmak: Beklemedi büyük

bir nimeti ele geçirmek.

Başına dikmek: Birini veya bir şeyi korumak için

bir kimseyi görevlendirmek.

Başına geçmek: 1) Görevi altında bulundurmak. 2)

Bir yönetimini ele almak. 3) Bir işi yapmaya başlamak.

Başına iş açmak: Uğraştıncı ve üzübir işin çıkmasına

yol açmak.

Başına taç etmek: Çok değer vermek.

Başına vur, ağzından lokmasını al: Uysal ve sessiz

kimseler için kullalır.

Başında kavak yeli esmek: 1) Sorumluluk duygusundan

uzak, zevk lence peşinde koşmak. 2) Geeklmeyeceğini

düşünerek vakit geçinnek.

Başında paralansın: Yapılan bir iyilik çok söylendiğinde

o iyiliğin aı1ık istenmediğini belirtir.

Başında torbası eksik: Eşek gibi bir adam.

Başından almak: Kurtulmak.

Başından büyük işlere girişrnek: Gücünün üsnde

olan işlere kalkışmak.

Başından korkmak: Hayatından kaygı duymak.

Başını alamamak: Bir şeyden kurtulamamak.

Başını alıp gitmek: İzin almadan ve gideceği yeri

bildirmeden gitmek, sıvışmak.

Başını bağlamak: Nişanlamak ya da evlendirmek.

Başını bir yere bağlamak: Birini bir işe yerleştirmek,

işsizlikten, bıbluktan kurtarmak.

Başını dik tQtmak: Onurunu korumak.

Başını dinlemek: Sessiz, sakin kalmak.

Başını döndürmek: 1) Mutluluktan yarı sarhoş duruma

getirmek. 2) Kendine hayran bırakmak.

Başını gözünü yarmak: Bir işi kötü yapmak.

Başını kaldırmamak: 1) Bir i araksız sürdürmek.

2) İyileşememek, yataktan çıkmamak.

Başını yemek: Yok olmasına sebep olmak.

Başının çaresine bakmak: Kimseden yardım görmeden

kendi işini kendi yapmak.

Başının derdine düşmek: Başka bir şeyle ilgilenmeyecek

kadar sıkıntılı durumda bulunmak.

Başının dikine gitmek: Kendi görüşünün en iyi olduğuna

inanarak kimsenin, uyarısını dinlemernek.

Başının etini yemek: Karşısındakini bezdirinceye,

bıktınncaya kadar sürekli konuşmak.

Başının gözünün sadakası: Başa gelecek bir belayı

ııavmak veya önlemek için yapılan bağış.

Başta gelmek: Üstün durumda olmak.

Başta taşımak: Çok saygı göstermek.

Baştan aşmak: Pek çok olmak, pek çoğalmak.

Baştan çıkarmak: Doğru yoldan saptırmak.

Baştan kara gitmek: Sonunu düşünmeyerek hesapsız

ve batarcasına yaşamak.

Başı boş bırakmak: mec. Hiçbir şart koşmadan,onu

i endi havasına bırakmak.

Battı balık yan gider: İşler kötü gittiğine göre artık

i~tenildiği gibi davranılabilir.

Hiç yorum yok: