Aba altından sopa göstermek: Yumuşak görünmekle
birlikte yine de gözünü korkutmak.
Abayı sermek: Bir yere teklifsizce yerleşmek.
Abayı yakmak: tkz. Gönül vermek, tutulmak.
Abdestinde namazında: Dindar.
Abdestinden şüphesi olmamak: Yaptığı işte kusuru
olmadığını kesin olarak bilmek.
Aç açık kalmak: Evsiz barksız kalmak.
Aç kurt gibi: Yemeğe, üşüşmek veya saldırmak
Acından ölmek: Açlıktan ölmek.
Açık alınla: Başarı ve övünç ile.
Açık kapı bırakmak: Gereğinde, bir konuya yeniden
dönebilme imkanı bırakmak, kesip atmamak.
Açık vermek: Geliri, giderini karşılamamak.
Açığa alınmak: Görevine son verilmek.
Açığı çıkmak: Saklamakla görevli bulunduğu paranın
veya malın eksik olduğu anlaşılmak.
Açıkta kalmak: İş ve görev bulamamak, yersiz yurtsuz
kalmak veya birkaç kişinin birlikte eriştiği bir iyilikten
yararlanamamak.
Açıktan kazanmak: Emek ve sermaye koymadan
kazanç sağlamak.
Açıktan para almak: Bir iş veya mal için, kararlaştırılan
ücret dışında para almak.
Açlıktan gözü kararmak: Çok acımak.
Açlıktan imanı gevremek: Çok acıkmak.
Açlıktan ölmeyecek kadar: Pek az yemek.
Aç gözünü, açarlar gözünü: Her zaman uyanık olmak
gerekir, yoksa umulmadık bir anda büyük zararlarla,
yüz yüze gelinebilir.
Açtı ağzını, yumdu gözünü: Öfkelenerek veya kızarak
ağır sözler söyleyenler için söylenir ..
Adı gibi bilmek: Çok iyi bilmek.
Adı bile okunmamak: Hiç önem vermemek.
Adı çıkmak: Kötü bir ün kazanmak.
Adı geçmek: Anılmak, söz konusu olmak.
Adı kötüye çıkmak: Ünü kötü olarak yayılmak.
Adı üstünde: Adından belli olduğu gibi.
Adı var: Yaşamayan, yalnızca hayalde var olan.
Adını ağzına almamak: Kırgınlık ve kızgınlık gibi
sebeplerle bir kimseden hiç söz etmemek.
Adam almamak: Son derece kalabalık olmak.
Adam beğenmemek: Herkesi değersiz görmek.
Adam etmek: 1) Eğitmek, yetiştirmek, topluma yararlı
duruma getirmek. 2) Bir yeri düzene sokmak veya
bir şeyi işe yarar duruma getirmek.
Adam gibi: Terbiyeli, akıllı uslu.
Adam hesabına koymak: Değer vermek.
Adam sırasına geçmek: Bir yeri veya özel bir
değeri yokken artık kendisine önem ve değer verilmek.
Adam yerine koymak: Değer vermek.
Adama dönmek: Düzelmek.
Adamdan saymak: Değer vermek.
Adamına düşmek: Güzel bir rastlantı sonunda, o
işten anlayanına, uzmanına denk gelme.
Adamım bulmak: Bir işi yapabilecek ya da halledebilecek
kişiyi bulmak.
Adım atmak: Bir işe ilk kez girişmek.
Adım atmamak: Gitmemek, uğramamak.
Adımını attırmamak: Girmesine engel olmak.
Adımını geri almak: Başlanan işten dönmek.
Adımlarını sıklaştırmak: Daha küçük ve çabuk
adımlar atarak hızlı yürümek.
Afyonunu patlatmak (birinin): argo. Kendi keyfine
dalmış ola~ birini öfkelendirmek.
Ağına düşürmek: Tuzağına düşürmek.
Ağaca çıksa pabucu yerde kalmaz: Davranışlarına
Engel olacak hiçbir takıntısı yok.
Ağır aks ak yürümek: Pek yavaş ilerlemek.
Ağır almak: Bir işte yavaş davranmak.
Ağır basmak: mec. Gücü etkisi veya özelliği daha
üstün ve belirgin olmak.
Ağır kaçmak: şaka. Gücendirici olmak.
Ağır satmak: Nazlanmak.
Ağırdan almak: İşi süresinde bitirmemek.
Ağırlığınca altın değmek: Çok değerli olmak.
Ağız açmak: Söz söylemek, konuşmak.
Ağız açtırmamak: Çok konuşarak başkalarının söz
söylemesine, konuşmasına engel olmak.
Ağız ağza vermek: İki kişinin başkaları işitmeyecek
biçimde konuşması.
Ağız aramak: Öğrenmek istenilen şeyi söyletecek
yolda dil kullanmak.
Ağız birliği etmek: Söz birliği etmek.
Ağız kalabalığına getirmek: Birini gereksiz sözler
söylemek yolu ile şaşırtmak.
Ağız yapmak: Birini kandırma, amacıyla, düşüncelerini
başka türlü gösterecek biçimde konuşmak.
Ağız yaymak: Dürüst konuşmaktan kaçınmak.
Ağza düşmek: Dedikodu konusu olmak.
Ağza koyacak bir şey: Yiyecek bir şey.
Ağza tat, boğaza feryat: Az miktarda yiyecek
Ağızda sakız gibi çiğnemek: Bir söz veya düşünceyi
sık sık tekrarlayıp durmak.
Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye
şaşkınlıkla bakan, şaşıran.
Ağzı acık kalmak: Çok şaşırmak, şaşakalmak.
Ağzı burnu yerinde: Oldukça güzel, yakışıklı.
Ağzı dili tutulmak: Beklenmedik bir durum
karşısında heyecanlanmak, hayranlık duymak.
Ağzı dolu dolu konuşmak: Heyecanlı konuşmak.
Ağzı havada: Çevresinden habersiz, şaşkın.
Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.
Ağzı kulaklarında: Çok sevinçli, mutlu.
Ağzı oynamak: Bir şeyler yemek, ya da konuşmak.
Ağzı sulanmak: İmrenmek.
Ağzı torba değil ki büzesin: Herkesin dedikodu
yapmasının önüne geçilemeyeceğini anlatır.
Ağzına almamak: Söz konusu etmemek.
Ağzına atmak: Yemek için ağza koymak.
Ağzına bak~kalmak: Sözlerine hayran kalmak.
Ağzının içine bakmak: 1) Ne söyleyeceğini beklemek.
2) Onun sözüne göre davranmak.
Ağzına baktırmak: Kendini zevk ile dinletmek.
i Ağzına bir kemik atmak: Birini, ona küçük bir
çıkar sağlayarak susturmak.
Ağzına bir parmak bal çalmak: Birini tatlı sözler
söyleyerek veya çeşitli hediyeler vererek bir süre için
kandırmak, veya oyalamak.
Ağzına burnuna bulaştırmak: Bir işi beceremeyip
berbat etmek, bozmak.
Ağzına geleni söylemek: Nezaket dışına çıkarak
ağır ve kıncı sözler söylemek.
Ağzına gem vurmak: Susturmak, söyletmemek.
Ağzına kira istemek: Söylemesi beklenen şeyi söylemekte
nazlı davranmak.
Ağzına sürmemek: Bir şeyden hiç yememek.
Ağzına tıkamak: Konuşmasına engel olmak.
Ağzına tükürmek: Birini küçültmek üzere küfür
olarak kullanılan uygunsuz sözler sarf etmek.
Ağzına vur, lokmasını al: Yumuşak huylu kimseye
her istenileni kolaylıkla yaptırabilme anlamında.
Ağzına verilmesini beklemek: Çalışmayıp işlerinin
başkaları tarafından yapılmasına beklemek.
Ağzında bakla ıslanmamak: Sır saklamamak.
Ağzında büyümek: Sevmediğinden veya içi almadığından
yutmamak.
Ağzında gevelemek: Açıkça söylememek.
Ağzından bal akmak: Çok tatlı konuşmak.
Ağzından çıkanı kulağı duymamak: Sözlerini tartmadan
söylemek.
Ağzından çıt çıkmamak: Hiç konuşmamak.
Ağzından düşmemek: Her zaman sözünü etmek.
Ağzından girip burnundan çıkmak: Türlü yollara
başvurarak birini bir şeye razı etmek, kandırmak.
Ağzından Hikırdı almak: Karşısındakini konuşturarak
birtakım gizli şeyleri öğrenmek.
Ağzından lokmasını almak: Birinin hakkı olan şeyi
ondan almak.
. Ağzını açacağına gözünü aç: Bazılarını uyarmak
için "dikkatli ol uyanık ol!" anlamında kullanılır.
Ağzını açıp gözünü yummak: Öfke ile ağzına gelen
bütün ağır sözleri söylemek.
Ağzını bozmak: Kaba konuşmak, küfretmek.
Ağzını burnunu çarşamba çanağına çevirmek
(veya pazarına): Kırıp parçalamak, dökmek.
Ağzını havaya açmak (veya poyraza): alay. Umduğunu
elde edememek.
Ağzını hayra aç! Kötü ihtimaller söz konusu edildiğinde
gerçekleşmemesi dileği ile söylenir.
Ağzını kitaya vermek: Kendini de ilgilendiren bir
konuda düşüncesini söylememek.
Ağzını sıkı tutmak (veya pek): Sır vermemek.
Ağzının tadını bilmek: ı) Güzel yemeklerden anlamak.
2) Her şeyin güzelini, iyisini bilmek.
Ağzını yoklamak: Birinin bir şey hakkında bildiğini
kendisine sezdirmeden söyletmeye çalışmak.
Ağzının içine baktırmak: Sözlerini seve seve ve
dikkatli dinletmek.
Ağzının içine girmek: 1) Birine çok yanaşmak, iyice
sokulmak. 2) Hayranlıkla, büyük bir zevkle seyredip
dinlemek.
Ağzının içi yangın yerine dönmek: Ağzının tadı bozulmak
veya tat alma duyusunu yitirmek.
Ağzının payını vermek: Verilen karşılıkla bir kimseyi
söylediğine veya yaptığına pişman etmek.
Ağzının perhizi yok: Ağzına geleni söyler.
Ağzının tadı bozulmak: Kurulu düzeni bozulmak.
Ağzının tadını kaçırmak: Bir kimsenin kurulu düzenini
bozmak neşesini, keyfini bozmak.
Ahbap çavuşlar: tkz. Her vakit birlikte görülen ve
birbirine çok bağlı olan arkadaşlar için söylenir.
Ahıra çevirmek: Bir yeri pis, bakımsız, dağınık, harap
duruma getirmek.
Ahrette on parmağı yakasında olmak: Kendisine
karşı sorumlu olandan ahrette davacı olmak.
Ak sakaldan yok sakala gelmek: Çok yaşlanıp iyice
kuvvetten düşmek.
TÜRKÇE'DE DEYİMLER
Akla karayı seçmek: Bir işi yaparken çok sıkıntı
çekmek, güçlüklerle karşılamak.
Akıl var, yakın var: Kafa yormaya gerek yok.
Aklı başka yerde olmak: Başka şeyler düşünmek.
Aklı bir yerde olmak: Düşünülmesi gerekenden
başka bir şey düşünmek.
Aklı fikri bir şeyde olmak: Hep aynı şeyi düşünmek
ve bu konuda yoğunlaşmak.
Aklına turp sıkayım: tkz. Birinin düşüncesini ve
yaptığını beğenmemek.
Aklını başına almak: Akılsızca davranışlarda bulunmaktan
kendini kurtarmak.
Aklını bozmak: Bir şey üzerine düşerek hep onunla
uğraşıp durmak.
Aklının terazisi bozulmak: Akıllıca olmayan davranışlarda
bulunacak bir duruma düşmek. .
Aklınla bin yaşa: şaka. Akla yakın görülmeyen bır
düşünce ileri sürene söylenir.
Akmasa da damlar: Az çok bir gelir sağlar.
Akşam ahıra sabah çayıra: Hayatta yiyip içip yatmaktan
başka kaygısı olmayanlar için söylenir.
Akşamdan kavur, sabaha savur: Kazandığını günü
gününe harcayan, tutumsuz kimselerin durumunu anlatmak
için kullanılır.
Alı al, moru mor: Telaş veya yorgunluktan yüzü
kıpkırmızı kesilmiş olmak. .
Alavere dalavere yapmak: Yalanla dolanla veya hıle
ile iş görmek.
Alay gibi gelmek: İnanılacak gibi olmamak.
Alayında olmak: İşi önem vermeyerek yapmak veya
işi şaka konusu yapmak.
Alçacık dağları ben yarattım demek: Çok kurum-
lu olmak, kendini çok beğenmek.
Alın teri ile kazanmak: Hak ederek, çalışarak, emek
vererek kazanmak.
Alnına kara sürmek: Bir kimsenin haksız yere kötü
tanınmasına yol açmak.
Alnında yazılmış olmak: Bir olayın, kişinin başına
gelmesini Allah'ın buyurmuş olduğuna inanmak.
Alnını karışlamak: Meydan okumak.
Alnının akı ile: Ayıplanacak bir duruma düşmeden,
L [temiz, şerefiyle, başarı gösterıniş olarak.
Alış verişi kesmek: Biriyle ilgisi kalmamak.
Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye
giydirmek: Birinden aldığını ötekine, ötekinden
aldığını bir başkasına vererek işini yürütmek.
Allah bereket versin: Bir kazanç karşısında durumundan
hoşnut olmayı belirtir.
Allah inandırsın: İnanılması pek kolay olmayan bir
şey anlatırken yemin yerine söylenir.
Allah acısını unutturmasın: Allah bu acıyı unutturacak
daha büyük bir acı göstermesin.
Allah akıl fikir versin: Akılsızca bir davranışta bul-
manlar için kullanılır.
Allah aratmasın: Yakınılacak bir durumda, "Allah
daha kötüsünü göstermesin", anlamında kullanılır.
Allah bana, ben de sana: Şimdi sana borcumu ödeyecek
param yok, kazanırsam öderim.
Allah bir yastıkta kocatsın: Yeni evlenenlere, "bir
arada yaşlanın", anlamında söylenen bir dilek.
Allah düşmanıma vermesin: Anlatılan bir kötülüğün
büyüklüğünü belirtmek için söylenir.
Allah Halil İbrahim bereketi versin: Allah daha
çok versin, bereket versin.
Allah sağ gözü sol göze muhtaç etmesin: Allah
kimseyi kimseye, en yakınlarına bile muhtaç etmesin.
Allah var: Doğrusunu söylemek gerekirse.
Allah yarattı dememek: Kıyasıya dövmek.
Allah yazdı ise bozsun: Gerçekleşmesi istenmeyen
bir olay veya durum için kullanılır.
Allah yürü ya kulum demiş: Az zamanda çok kazananlar
ve işinde çok ilerleyenler için söylenir.
Al benden de o kadar: tkz. Ben de aynı durumdayım
veya ben de aynı düşüncedeyim.
Al birini, vur ötekine (veya birine): Hiçbiri işe yaramaz,
hepsi bir ayarda.
Al gülüm ver gülüm: I) iki sevgilinin birbirine sevgi
gösterisinde bulunmaları. 2) Bir kimseye yapılan hizmetin
hemen karşılığını bekleme durumu.
Al takke ver külah: Çekişe çekişe anlaşmak.
Aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek:
Sağladığı yarar, verdiği zararı karşılamamak.
Alıp sattığı olmamak: Hiç ilgisi bulunmamak.
Alıp satmaz görünmek: ilgisiz görünmek.
Alt yanı çıkmaz sokak: Sonu gelmeyen, sonuç
i alınamayan işler için söylenir.
Altı alay üstü kalay: içi, dışı gibi özenilmiş olmayan
şeyler için söylenir.
Altı kaval, üstü şişlıane: Altı, üstüne uymaz.
Altı yaş olmak: Böyle bir işe girişmekte sakıncalar
bulunduğu anlaşılmak.
Altında kalmamak: Karşılığını vermek, gördüğü
iyilik veya kötülüğü karşılıksız bırakmamak.
Altından çapanoğlu çıkmak: Girişilen işte başa
rt olacak bir durumla karşılaşmak.
Altından kalkamamak: Bir işi başaramamak
Altını çizmek: Önemini belirtmek.
Altını üstüne getirmek: Söz veya tutumuyla çevreyi
birbirine düşürmek, karmakarışık etmek.
Alttan almak: Sen konuşan birine karşı yumuşak ve
olumlu davranmak.
Altın adı pul oldu, kız adı dul oldu: Uygunsuz davranışları
yüzünden temiz kişiliği lekelendi.
Altın adını bakır etmek: Kötü işler yaparak temiz
ve parlak ününü karartmak.
Altın kesmek: Çok para kazanır olmak.
Altın leğene kan kusmak: Varlık içinde hastalık veya
sıkıntı çekerek yaşamak.
Altın topu: Güzel ve tombul kucak çocukları için bir
benzetme sözü olarak kullanılır.
Aması var: Bilinmeyen, sakıncası veya kusurları
olan şeyler için söylenir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder